Yıl 1979'du. Bulgaristan'ın Ayvacık (Dyulitsa) köyünde yaşıyordum. Bulgaristan'da askerlik o yıllarda iki yıldı. Bir tatilde eve dönüyordum; trenle yolculuk yapıyordum. Saat biraz geç olmuştu. Trenden indiğimde gar boştu, yalnızca ben vardım. Köyümle tren garı arasındaki mesafe uzaktı ve her yer zifiri karanlıktı.
Yürümeye başladım ama korkarak ilerliyordum. Kurt ulumaları ve diğer hayvanların sesleri duyuluyordu. Ancak bunların arasında farklı sesler de vardı; sanki Arapça dualar gibi bir şeyler okunuyordu. Yolun yarısına bile gelmeden bu sesler daha yoğunlaşmaya başladı, sanki yanımda okunuyormuş gibiydi. Etrafım daha da kararmıştı. Bir an fark ettim ki olduğum yerde sürekli dönüp duruyordum. Şaşırdım çünkü yol yalnızca ikiye ayrılıyordu.
Sesler iyice artmıştı ve bir anda söylenen Arapça kelimeleri anlamaya başladım: "Karanlığa gel," diyorlardı. Karanlığın içinden bana kedigözü gibi parlayan gözler bakıyordu. O sırada arkamdan biri dokundu. Hızla döndüm ve "İyi misin?" diye sordu. Neden o yöne odaklandığımı öğrenmek istedi. Ona, orada bana bakan gözler gördüğümü söyledim. O yöne doğru baktı ama hiçbir şey olmadığını söyledi.
Birlikte yürümeye başladık. Onunla konuşmaya başladığım anda sesler kesildi. Nereli olduğunu sordum, benim köyüme yakın bir köyden olduğunu söyledi. O an, karanlık ormanın yerini ay ışığı almış gibiydi; her yer aydınlanmıştı. Yol boyunca sohbet ettik. Yolun sonuna geldiğimizde, benden ayrıldı ve başka bir yöne gitti. Ancak o yönde onun köyü yoktu. Bunu sorgulamadım ve köyüme ulaştım.
O gece düşüncelerim karışıktı. Sanki kötü niyetli varlıklardan beni korumuştu. O adamın adını öğrenemedim, yalnızca köyünü söylemişti. Ertesi gün, onun köyüne gittim. Köy kahvesinde onu bulamadım. Tanıdıklarıma tarif ettim: boyunu, saç rengini, yüz hatlarını anlattım. Ancak onu tanıyan kimse çıkmadı.
Sonra köyde dolaşırken kendimi mezarlık yolunda buldum. Mezarlıkta dolaşırken mezar taşlarına daha fazla dikkat etmeye başladım. Mezartaşlarının bazılarına ölen kişinin fotoğrafları da eklenmişti. Bir taşta onun fotoğrafını gördüm. Şaşkınlıkla mezara yaklaştım ve ölüm tarihine baktım: benim doğumumdan önceydi. Bu bir tesadüf olamazdı.
O kişinin bana nasıl yardım ettiğini anlamadım. Bu olay üzerine çok düşündüm ama o günleri ailemle geçirmek istediğim için daha fazla sorgulamadım. Eve döndüğümde bu olay zihnimde dönüp durdu. Yıllar geçtikçe unutmaya başladım.
Şimdi torunlarıma bu hikayeyi anlatıyorum. Onlar çok gerildi ve korktu. Ancak ben şimdilerde emekliyim ve hayatımı huzurlu bir şekilde sürdürüyorum. Hayat, her şeye rağmen devam ediyor.
Görsel Kaynakça: https://pixabay.com/images/search/speed%20rail/?pagi=4

0 Yorumlar